Op.Dr.Barış ÇOBAN - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Bloğuma hoşgeldiniz...
Bloğumda siz değerli hastalarımla, hem iletişim kurmak, hem de size daha sağlıklı bir hizmet vermek istiyorum. Bu nedenle de Kadın hastalıkları ve gebe sağlığı ile ilgili merak ettiklerinizden oluşan kategorilerim ve etiketler bölümlerinde makaleler yayımlayacağım.

Ayrıca "op.dr.bariscoban@gmail.com" adresine ve "Etiket konularının alt bölümlerine" yorumlarınızı ve sorularınızı yazabilirsiniz. "İzleyiciler" bölümüne kayıt olarak yeni bildirimlerden daha çabuk haberdar olabilirsiniz.

Bilginin paylaştıkça anlam kazanacağına inanırım çünkü... Bloğumun beklentilerinizi karşılaması dileklerimle...

MENOPOZ ve SONRASI

     MENOPOZ NEDİR?

     Ortalama menopoz yaşı Türk Kadını için yapılan araştırmalara göre 47 civarıdır. Adetlerin ilk başlama yaşı ile menopoz yaşı arasında net bir ilişki bulunmamaktadır. Adet kanamalarının araları menopozdan 2 ile 8 yıl öncesinden uzamaya başlayabilir. Yani adetlerin seyrekleşmesi ya da sıklaşmaya başlaması hemen menopoza girileceğinin bir göstergesi değildir.  Menopoz yaşını belirleyen en önemli etken genetik faktörlerdir. Ayrıca sigara kullanımı, obesite (şişmanlık) gibi çevresel etkenler de menopoz yaşını etkileyebilmektedir.
Kadınlardaki yumurtalıkların yaşam süresi yani menopoza ne zaman girileceği, yumurtalık içerisindeki yumurta hücre sayısına göre belirlenmektedir.

Daha kız çocuk annesinin karnında ve gebeliğin 20. haftasında iken her yumurtalığında yaklaşık 2-3 milyon yumurta vardır. Bu bir kadının tüm yaşamı boyunca sahip olduğu en yüksek yumurta hücresi sayısıdır. Kız bebek doğduğunda bu sayı her yumurtalıkta 1 milyona, ergenlik döneminde ise 300.000’e düşmektedir. Dolayısıyla yumurtalık için “doğmadan yaşlanan organ” terimi kullanılır.

Bu sayı kadın 40 yaşına geldiğinde ise 10.000’e düşmektedir. Üreme çağı boyunca her ay bu yumurtalardan bir kısmı yok olurken sadece 1 tanesi olgunlaşarak yumurtlama olur. Kadının tüm üreme çağı boyunca yani 13 ile 48 yaşları arasında sadece 400-500 dolayında yumurta potansiyel olarak gebelikle sonuçlanabilecek şekilde olgunlaşmaktadır.
Kırk yaşından sonra yumurtaların kaybında belirgin bir hızlanma izlenmektedir. Yumurtaların tükenmesi ise artık hormon üretmeme ve adet görmeme yani menopoz olarak tanımlanır.  Menopoz tanısı klinik olarak konulabileceği gibi en kesin teşhis kanda beyinden salgılanan FSH, LH ve yumurtalıklardan salgılanan E2 hormonlarının düzeyleri ile konmaktadır.

“Gizli over (yumurtalık) yetmezliği” olarak tanımlanan durumda ise hasta adet gördüğü halde kan FSH düzeyi o yaş grubu için belirlenen ortalamanın üzerindedir ve ultrasonda da yumurtalıkta follikül adı verilen ve yumurta üretim rezervini gösteren yapıların sayısında azalma olduğu görülür. Bu durum bazı kadınlarda çocuk sahibi olamamanın nedenlerinden biri olabilir.

Menopoz, insan hayatının uzaması ile beraber kadın yaşamının neredeyse üçte birini kapsar hale gelmiştir. Aslında tamamen fizyolojik ve kaçınılmaz bir süreç olmakla birlikte, eksilen estrojen hormonu sonucunda birçok sistemi ilgilendiren ve kadının yaşam kalitesini belirgin olarak azaltan birçok sonuçlar da oluşturmaktadır.

Menopoz Belirtileri: * Ateş basmaları
* Terlemeler
* Hatırlama güçlükleri
* Kontrasyon bozuklukları
* Depresyon ve cinsel istek kaybı
* Kemik yoğunluğunda azalma ve kemik ağrıları
* Meme dokusu kaybı
* Ciltte incelme
* Vaginada kuruluk
* Cinsel ilişkide ağrı ve yanma
* Sık idrara çıkma ve tuvalete zor yetişme
* Adet düzensizlikleri ve nadiren aniden adet kesilmesi de meydana gelebilir.

Ateş basmaları neden olur ?Aslında bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak araştırmalar göstermektedir ki östrojen (kadınlık hormonu) beyin işlevleri üzerinde de oldukça önemli etkilere sahiptir.  Ateş basmasının beyinde bulunan hipotalamus bölgesinde yerleşmiş ve beden ısısını ayarlayan "termostat" üzerindeki dengeleyici etkisinin azalmasıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Bu dönemde bilinen problemlerin başında osteoporoz (kemik yoğunluğunun azalması-kemik erimesi) ve dolayısıyla kırık olasılığında artış, kalp krizi ve damar hastalıkları görülme riskinde artış gelir. Bunlara ek olarak ise cinsel organlardaki kuruma ve doku elastikiyetinin azalması ağrılı cinsel ilişkiye yani cinsel yaşamda sıkıntılara yol açar.

En önemli sorunlardan biri olan Osteoporoz - kemik erimesi aslında 20 yaşından itibaren başlamakla birlikte, menopoz dönemine kadar görülen kayıp önemsizdir.

Kemik kaybı menopozdan sonraki erken dönemlerde daha hızlı olduğu için tedaviye mümkün olduğunca erken başlamak gerekir.
Hormonal tedavi ile kemik kırıkları yaklaşık % 50 oranında azaltılabilmektedir. Tedaviye kalsiyum da eklendiğinde sırt ve bel kemiği kırıklarında % 80 oranında bir azalma saptanmıştır. Ayrıca 70 yaşın üzerindeki kadınlarda ve güneşin az olduğu bölgelerde yaşayanlarda tedaviye mutlaka D vitamini eklenmesi gerekir.

Kemik kaybının önlenmesinde yaşam şeklinin de önemi vardır.  Bu arada sigara içiminin de kemik kaybını hızlandırdığı ve hatta menopoza girişi de hızlandırdığına dair bulgular vardır.  Menopoz dönemindeki kadınlara günde 2-2.5 km. yürüyüş önerilmektedir.

Menopoz Döneminde Kalp ve Damar Hastalıkları İçin Ne Önerilmektedir ?Menopozda estrojen hormonunun azalması sonucunda, bu hormonun koruyucu etkisi ortadan kalkmakta ve kalp hastalıklarında belirgin artışlar görülmektedir. Birkaç yıl öncesine kadar kalp-damar hastalıklarından korunmak ve damar sertliği oluşumunu önlemek ve kalp krizi riskini azaltmak için estrojen (kadınlık hormonu) tedavileri önerilirken, son yıllarda yapılan büyük araştırmaların (WHI , One-million Women Study gibi) sonucunda bu tedavinin bu amaca yönelik faydalı olmadığı, hatta kalp hastalıklarından zarar görme oranını da arttırdığı görülmüştür.

Bugünkü bilgilerin ışığında; menopozda kalp-damar hastalıklarından korunmak için hormon tedavisi yerine kolesterolden fakir diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli egzersiz yapılmalı, bunlara rağmen kan yağlarında istenilen ideal düzeye erişilemediyse kolesterolu düşüren ilaçlar (statinler) kullanılmalıdır.

Unutulmaması gereken; menopozal dönem bir hastalık değil doğru ve yeterli takiplerle sağlıkla ve mutlulukla geçirilecek bir dönemdir. Bunun için ise bu döneme yaklaşıldığında mutlaka bir Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanına giderek özellikle de ilerki yaşlarda sıklığı artan kötü huylu kadın hastalıklarından korunmak amacıyla gerekli kontrolleri yaptırmaktır.  Doktorunuz şikayetlerinizi dinledikten sonra sizi muayene edecek, rahim ve yumurtalık kanseri ve kalp hastalıkları riski için gerekli taramaları yapacak, meme filminizin çekilmesini isteyecek ve gerekli görürse kemik erimesi için kemik mineral yoğunluğu ölçümü yaptıracaktır.  Ardından size en uygun olan ilacları hangi dozda ve hangi süreyle kullanmanız gerektiğini söyleyecektir.

Erken menopoz nedir ?Erken menopoz 40 yaşından önce menopoz tablosunun görülmesidir. Kadınların % 1'inde bu durum gözlenebilir. Pek çok sağlık problemleri ve hatta yaşam kısalması da söz konusu olduğundan bu hanımlara mutlaka en az normal menopoz yaşına kadar hormon destek tedavisi uygulanmalıdır.

Cerrahi menopoz ise çeşitli nedenlerle ameliyat ile bayanın yumurtalıklarının alınması ve buna bağlı olarak oluşan menopozdur.

Menopozda kanama ne anlama geliyor ?Son kanamadan 1 yıl veya daha sonra ortaya çıkan vajinal kanamalar menopoz sonrası kanamalardır. Bu kesinlikle normal bir durum değildir. Menopozdan sonra beklenmeyen bir kanamanız olduğunda, bunun birçok sebebi olabilir.

En sık görülen sebep aslında vajinanın ve rahimin iç dokusunun hormon azlığına bağlı olarak incelmesi ve kırılganlaşmasıdır. Ancak bu sebepler arasında nadir görülen fakat yaşamsal önemi bulunan kanserler de vardır.  Dolayısıyla menopoz sonrası kanamalarda öncelikle bu kanamanın kötü bir sebebi olmadığının gösterilmesi gerekir.   Hekiminiz bunun için sizi muayene edecek, vajinal ultrasonografi ile rahim iç tabakasının kalınlığını ölçecek ve muhtemelen rahim içersinden parça alacaktır. Bu alınan parça mikroskop altında uzman Patologlar tarafından incelenecek ve rapor edilecektir.

Özetle, eğer menopoz sonrasında vajinal kanamayla karşılaşırsanız mutlaka hekime başvurmalısınız.

Tedavi ise kanamanın sebebine bağlıdır. Örneğin, vajina duvarlardaki ve rahim içersindeki dokular çok incelmişse, doktorunuz östrojen hormonu içeren bir vajinal krem veya fitil önerebilir. Vajinal enfeksiyonlar (iltahaplar) ise genellikle antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Polip denilen et parçalarının olduğu tespit edilirse bunlar çıkarılmalıdır.  Hiperplazi denilen rahim iç dokusunun kalınlaşması tespit edilirse bunun türüne göre rahim alınmasına kadar giden tedavileri size hekiminiz önerecektir.

MENOPOZA GEÇİŞ DÖNEMİ

     Menopoza Girerken Kadın vücudu, üreme özelliklerinin kaybolduğu Menopoz Öncesi Dönem (premenopoz) adı verilir.   Menopoz öncesindeki bu dönemin en belirgin özelliği üreme çağında düzenli aralıklarla görülen adet kanamalarının düzenini kaybetmesidir. Genellikle gecikmelerle seyreden adet kanamaları menopoz başladığında tümüyle durur.   Menopoza geçiş döneminde olan kadınların çoğu kendilerindeki değişikliklerin farkındadırlar ve ruhsal olarak menopoza hazırlanmak, adet görmeme fikrine alışmak için zaman bulurlar.

Adet Kanaması Özelliklerinin Değişmesi
Üreme çağında "yumurtalık havuzunda" bulunan yumurta hücreleri hipofiz bezinden salgılanan hormonlara iyi yanıt verir ve ardı ardına her ay bir tanesi olgunlaşarak yumurtlamayla atılır.

Hücrelerin en nitelikli olanları, yani hipofizden salgılanan hormonlara en duyarlı olanları üreme çağının ilk yıllarında salgılanır ve bu yolla kadının gebelik için en uygun olan yaşlarda gebe kalması sağlanmaya çalışılır.

Yıllar geçtikçe yumurtalıklarda kalan yumurta hücrelerinin nitelikleri de değişmeye başlar. Kadın üreme çağının ortalarına geldiğinde kalan yumurta hücreleri olgunlaşma özellikleri nispeten daha düşük hücrelerdir.

Yumurta hücrelerinin olgunlaşabilme özelliklerinin azalması yumurtlama olgusunun düzeninin kaybolmasına neden olur. Ortalama olarak 40'lı yaşlarda kadının adet döngülerinin bazıları yumurtlama olmaksızın gerçekleşir. Bu durum adet kanamalarının bazılarının düzenli, bazılarının gecikmeli olmasına neden olur. Kadının yaşı ilerledikçe adet döngülerinin yumurtlama olmaksızın gerçekleşme olasılığı artar.

Bir diğer deyişle, menopoza geçiş dönemi yumurtalıklarda yumurta hücrelerinin yavaşça tükenmeye başladığı ve bu nedenle adet kanamalarının düzensizleşme eğiliminde olduğu dönemi temsil eder. Bu dönem kadından kadında değişmekle beraber ortalama 4 yıl devam eder. Yumurta hücreleri tümüyle tükendiğinde kadın menopoza girmiş olur.

Kadınların yaklaşık %10'u adet düzensizliği döneminden geçmeden direkt olarak menopoza girerler.

Gebelikten Korunmaya Ne Kadar Süreyle Devam Edilmelidir?
Menopoz öncesi dönemde adet döngülerinin bir kısmı yumurtlama olmaksızın gerçekleşirken, bir kısmında yumurtlama ortaya çıkar. Bu nedenle kadın menopoza girene kadar gebelikten korunmayı devam ettirmelidir.

Sigara içmeyen ve sağlık sorunu bulunmayan kadınlar düşük dozlu doğum kontrol haplarını doktor kontrolünde kullanmaya devam edebilirler. Böyle bir durumda adet kanamaları düzenli olarak devam edeceğinden kadının menopoza girdiği zamansal noktanın belirlenmesi için belirli aralıklarla kan incelemeleri yapılır. Kadının menopoza girdiği belirlendiğinde doğum kontrol hapı kesilir.

ATEŞ BASMALARI
     Menopoz döneminin başlarındaki en fazla can sıkan problemlerdendir. Kadınların çok büyük bölümünde (yaklaşık % 85'inde)gözlenir. Yaklaşık olarak kadınların % 60'ında 6 ay ile 5 yıla kadar sürer. Daha az bir gurup kadında ise 5 yıldan da daha fazla sürdüğü bilinmektedir.   Ateş basmaları neden olur ? Aslında bunun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ancak araştırmalar göstermektedir ki östrojen (kadınlık hormonu) beyin işlevleri üzerinde de oldukça önemli etkilere sahiptir. Ateş basmasının beyinde bulunan hipotalamus bölgesinde yerleşmiş ve beden ısısını ayarlayan "termostat" üzerindeki dengeleyici etkisinin azalmasıyla ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Sıcak basmaları tipik olarak baş ve yüzden başlayan sıcaklık hissi olarak tanımlanır ve boyun ve vücudun diğer bölümlerine yayılır. Bu his 1-5 dakika kadar sürebilir.

En iyi tedavisi eksilen estrojen hormonunu kullanmaktır.

ERKEN MENOPOZ

     Erken menopoz 40 yaşından önce menopoz tablosunun görülmesidir. Kadınların % 1'inde bu durum gözlenebilir. Pek çok sağlık problemleri ve hatta yaşam kısalması da söz konusu olduğundan bu hanımlara mutlaka en az normal menopoz yaşına kadar hormon destek tedavisi uygulanmalıdır.  Yumurtalıkların yaşam süresi içerisindeki yumurta hücre sayısına göre belirlenmektedir. Daha kız çocuk annesinin karnında ve gebeliğin 20. haftasında iken her yumurtalığında yaklaşık 2-3 milyon yumurta vardır. Bu bir kadının tüm yaşamı boyunca sahip olduğu en yüksek yumurta hücresi sayısıdır. Kız bebek doğduğunda bu sayı her yumurtalıkta 1 milyona, ergenlik döneminde ise 300.000’e düşmektedir. Dolayısıyla yumurtalık için daha “doğmadan yaşlanan organ” terimi kullanılır.

     Bu sayı kadın 40 yaşına geldiğinde ise 10.000’e düşmektedir. Üreme çağı boyunca her ay bu yumurtalardan bir kısmı yok olurken sadece 1 tanesi olgunlaşarak yumurtlama olur. Kadının tüm üreme çağı boyunca yani 13 ile 48 yaşları arasında sadece 400-500 dolayında yumurta potansiyel olarak gebelikle sonuçlanabilecek denli olgunlaşmaktadır. Kırk yaşından sonra yumurtaların kaybında belirgin bir hızlanma izlenmektedir. Yumurtaların tükenmesi ise artık hormon üretmeme ve adet görememe yani menopoz olarak tanımlanır.

Menopoz tanısı klinik olarak konulabileceği gibi en kesin teşhis kanda beyinden salgılanan FSH, LH ve yumurtalıklardan salgılanan E2 hormonlarının düzeyleri ile konmaktadır.

“Gizli over (yumurtalık) yetmezliği” olarak tanımlanan durumda ise hasta adet gördüğü halde kan FSH düzeyi o yaş grubu için belirlenen ortalamanın üzerindedir ve ultrasonda da yumurtalıkta follikül adı verilen ve yumurta üretim rezervini gösteren yapıların sayısında azalma olduğu görülür. Bu durum bazı kadınlarda çocuk sahibi olamamanın nedenlerinden biri olabilir.

Erken Menopozun Nedenleri
Genetik Nedenler:
Erken yumurtalık yetmezliği olan hastaların % 40’ında genetik nedenler görülmektedir. Genetik geçiş şekli X kromozomuna veya diğer kromozomlara bağlı, baskın veya çekinik olabilmektedir. Ancak genetik geçişin nasıl olduğu konusunda kesin bir veri ortaya konamamıştır. Ailesinde erken menopoza giren bayanların olduğu kişilerin bu açıdan daha dikkatli olmalarında ve çocuk sahibi olmayı ertelememelerinde fayda vardır.
Bilinen genetik sebepler arasında Turner Sendromu, X-kromozomunda küçük bozukluklar, 17-Hidroksilaz ve Aromataz gibi bazı enzim eksikleri, hormonların reseptör bozuklukları gibi hastalıklar vardır.

Yumurtalıkların Viruslara Bağlı Enfeksiyonları:
Kabakulak enfeksiyonu geçiren kadınların % 2-8’inde yumurtalıklarda da enfeksiyon görülmektedir. Bu enfeksiyonun yumurtalık tahribatına neden olarak erken menopoza yol açabileceği öne sürülmektedir. Ayrıca sitomegalovirus, sıtma, su çiçeği ve dizanteri ile erken menopoz arasında ilişki olduğu öne sürülmüşse de bu kanıda kesin kanıtlar ortaya konamamıştır.

Ayrıca kanser tedavisi amacıyla uygulanan Kemoterapi ve Radyoterapi gibi tedaviler, bağışıklık sistemine ait bozukluklar da erken menopoza sebep olabilir.
Erken over (yumurtalık) yetmezliği olan hastaların küçük bir bölümünde yumurtalıklara karşı antikorlar sentezlenmekte ve yumurtalık dokusunun tahrip olmasına neden olmaktadır. Bu grup hastalarda yine hastanın kendi dokularına karşı antikor üretmesi ile karakterize hastalıkların görülme olasılığı artmaktadır. Otoimmün hastalıklar adı verilen bu grup hastalık tiroid, paratiroid ve böbreküstü bezi bozuklukları, bazı romatizmal hastalıklar, bazı kan hastalıkları ve şeker hastalığı olarak ortaya çıkabilmektedir.

Erken Menopozun Tanısı nasıl konur ?
Prematür over yetmezliği tanısı kanda FSH, LH ve E2 hormonlarının düzeylerine bakılarak konmaktadır. Kesin tanı için 1 hafta ara ile ve 4 defa kan örneklerine bakılması gerekir. Tanı konduktan sonra bu hastaların bir bölümünde otoimmün hastalık riskinde artış olduğu gözönünde bulundurularak aşağıdaki testlerde yapılmalıdır:

Kalsiyum, fosfor, açlık kan şekeri, açlık kortizol düzeyi, serbest tiroid hormonları, TSH, tiroid antikorlar, kan sayımı, sedimentasyon hızı, total protein/globulin, romatoid faktör, ANA.

Ayrıca hasta 35 yaşın altında ise kromozom analizi de mutlaka yapılmalıdır.

Erken Menopozun Tedavisi
Öncellikle bu hastaların % 10-15’inde kendiliğinden geri dönüş olabileceğini göz önünde bulundurmak ve belirli aralıklarla (örneğin 6 ayda bir) hormon değerlerine bakmak gerekir. Eğer kişi çocuk sahibi olmak istiyor ise kanda FSH ve LH düzeylerine bakılmalı, FSH/LH oranı 1’den küçük ise yumurtalıkları uyarıcı ilaçların verilmesi denenmelidir.

Diğer hastalarda kemik erimesi ve diğer menopoz belirtilerinin önlenmesi için hormon tedavisine başlanmalıdır. Hormon tedavisi sırasında hastaların % 10-20’sinin kendiliğinden menopozdan çıkabileceği ve bu nedenle hastaların küçük bir bölümünün kendiliğinden de gebe kalabileceği unutulmamalıdır. Hormon tedavisi gebeliği engellememekte ve oluşan gebelik üzerinde de ciddi bir anomali potansiyeli bulunmamaktadır.
Kromozom bozukluklarına bağlı ve baştan beri hiç adet görmeyen hastalarda hormon takviyesi dışında yapılabilecek bir şey yoktur. Bu hastalarda çocuk sahibi olmak için ise tek yol yumurta bağışıdır.
Genetik yapıya bağlı, ancak hastanın ergenlik döneminden sonra menopoza girdiği durumlarda yine belli bir yaşa kadar hormon desteği ve çocuk isteniyorsa da yumurta bağışı dışında yapılabilecek fazla bir şey yoktur.
Hormon takviyesi ayrı ayrı estrojen ve progesteron hapları ya da doğum kontrol haplarıyla uygulanabilir.
Erken Menopoz 40 yaşın altında her yaşta olabilmektedir. Yani 18 veya 22 yaşında ki bir bayan dahi menopoza girebilir, bir daha adet görmez ve doğurganlığı kaybolur.
Son söz olarak tekrar söylemek gerekirse, erken menopoza giren bu bayanlardaki kemik erimesi, kalp hastalıklarına eğilim ve sonuçta da yaşam süresinin kısalmasına bile sebep olabilecek bir hastalık olan erken menopozun mutlaka uygun ilaçlarla tedavisi gereklidir.

MENOPOZDA KANAMA

     Son kanamadan 1 yıl veya daha sonra ortaya çıkan vajinal kanamalar menopoz sonrası kanamalardır.  Bu kesinlikle normal bir durum değildir. Menopozdan sonra beklenmeyen bir kanamanız olduğunda, bunun birçok sebebi olabilir.  En sık görülen sebep aslında vajinanın ve rahimin iç dokusunun hormon azlığına bağlı olarak incelmesi ve kırılganlaşmasıdır. Ancak bu sebepler arasında nadir görülen fakat yaşamsal önemi bulunan kanserler de vardır. Dolayısıyla menopoz sonrası kanamalarda öncelikle bu kanamanın kötü bir sebebi olmadığının gösterilmesi gerekir.

Hekiminiz bunun için sizi muayene edecek, vajinal ultrasonografi ile rahim iç tabakasının kalınlığını ölçecek ve muhtemelen rahim içersinden parça alacaktır. Bu alınan parça mikroskop altında uzman Patologlar tarafından incelenecek ve rapor edilecektir.

Özetle, eğer menopoz sonrasında vajinal kanamayla karşılaşırsanız mutlaka hekime başvurmalısınız.

Tedavi ise kanamanın sebebine bağlıdır. Örneğin, vajina duvarlardaki ve rahim içersindeki dokular çok incelmişse, doktorunuz östrojen hormonu içeren bir vajinal krem veya fitil önerebilir. Vajinal enfeksiyonlar (iltahaplar) ise genellikle antibiyotiklerle tedavi edilebilir. Polip denilen et parçalarının olduğu tespit edilirse bunlar çıkarılmalıdır. Hiperplazi denilen rahim iç dokusunun kalınlaşması tespit edilirse bunun türüne göre rahim alınmasına kadar giden tedavileri size hekiminiz önerecektir.
MENOPOZ VE CİNSELLİK

    Menopoz süreci kadının değişik sıkıntılarla uğraştığı, cinselliğin bittiği sorunlu bir süreç mi?  Yoksa her şey eskisi gibi devam edebilir mi? Son yıllarda insan ömrünün uzamasıyla tüm ülkelerde menopoz sonrası kadın sayısının artışı, kadınların yaşam kalitesi beklentisinin artmasına yol açmıştır.  Günümüzde kadınlar yaşamlarının en az üçte birini menopozal dönemde geçirmekte, menopozdaki kadın oranı toplamı nüfusun beşte birine ulaşmaktadır. Elbette cinsellik tek başına değil, biyolojik, psikolojik, duygusal ve sosyal iyilik hali olarak genel sağlıkla birlikte değerlendirilmelidir.
Menopoz dönemi, kadınlarda cinselliği etkileyen fiziksel ve anatomik değişikliklerle birlikte psikolojik bir geçiş dönemini de içerir. Menopozla birlikte cinselliğe ilgi azalması olacağı düşünülse de bu olay aslında daha çok menopozla birlikte oluşan psikolojik faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Pek çok kadın, menopozla birlikte vücut imajının bozulacağını ve kadınlık fonksiyonlarının sona ereceği kaygılarını duyar. Bu şekilde artık cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünen kadın cinselliğe olan ilgisini de ister istemez kaybedebilir veya cinsellikten bilinçaltı bir kaçış yaşayabilir.

Bunun yanında erkeğin de genel fiziksel ve cinsel sağlığı, psikolojik durumu, sosyokültürel bakış açısı menopoza giren eşiyle yaşayacağı cinsel yaşamda önem taşımaktadır. Erkeğin de yaşla birlikte cinsel fonksiyonlarında azalma ve zayıflama yaşayacağı kaygısı, daha az girişken olmasına ve hatta sadece bu kaygıdan dolayı empotans (sertleşme problemi) yaşamasına yol açabilir.
Gerçekte menopozla değişen olaylar düşünüldüğü gibi değildir. Menopoz yaşlanmanın başlangıcı olmadığı gibi kadınlığın sonu da asla değildir. Bu olayların bilincinde olunduktan sonra menopozda cinsellik daha özgürce ve gebelik riski de olmadan yaşanabilir.

Pekçok toplumda kadınların yaşla birlikte cinselliğinin azaldığına dair inanışların olmasına karşın, çalışmalar kadın ve erkeklerin ileri yaşta dahi cinsel olarak aktif olduğunu ortaya koymuştur.

Menopozda cinsel yaşamı etkileyen hangi olaylar oluyor ?
Menopozda yumurtalıklardaki östrojen salgılayan yumurta hücreleri tükendiğinden menopoza giren kadınlarda belirgin bir estrojen azalması gözlenir. Östrojenin azalmasıyla birlikte bu hormonun etkisinde olan cinsel organlarda da değişiklikler gözlenir.
Vaginal doku kayganlığını ve esnekliğini yitirebilir. Vajinanın içini döşeyen epitel denen hücrelerde incelme görülür. Tüm bunlar ilişki sırasında acı ve yanma hissi demektir.
Menopozda sadece östrojen azalması yaşanmaz. Yaşlanma yumurtalıktan ve böbreküstü bezinden androjen denilen erkeklik hormonu üretiminde de bir miktar azalmaya yol açar. Bu azalma ise libido (cinsel isteğin) azalması şeklinde görülür.

Androjen Eksikliğinde Neler Olur?
En temel androjen olan testesteron kadın cinselliğinde önemli bîr rol oynar. Cinsel aktiviteye başlama isteği, cinsel uyarana cevap vermede etkilidir. Ayrıca yapılan araştırmalarda menopoza giren kadınlarda heyecan fazına ulaşma gecikme ve orgazm sayısında azalma olduğu tespit edilmiştir.
Libido (cinsel istek) üzerinde direkt etkili iken, duygudurum, genel enerji ve iyilik hali üzerinde de oldukça etkilidir. Testeronun direkt etkisi vaginal kan akımı ve ıslaklık için de gereklidir.

Testesteron eksikliğinde kadınlar libido azlığından, açıklanmayan bir yorgunluktan, motivasyon eksikliğinden şikâyet ederler.
Testesteron eksikliği menopoz tedavisi (Hormon Replasman Tedavisi) alan hastalarda ve cerrahi menopoza girmiş (ameliyatla rahim ve yumurtalıkları alınmış) olan kişilerde beklenen daha sıktır.

Özellikle ağızdan alınan estrojen ilaçlarının erkeklik hormonu düzeylerinde azalmaya ve dolayısıyla da libido'da azalmaya yol açabildiği bilinmektedir. Birçok çalışmada sadece testesteron verilmesi ile şikâyetlerde azalma görülmüştür.

Tedavide neler verilebilir ?
Cinsel organlarda kuruluk ve cinsel ilişkide yanma ve acıma şikayeti olan kadınlara lokal olarak uygulanan kremler ve fitiller oldukça yararlı olabilmektedir. Eğer ateş basması şikayetleri de yaşanıyorsa ağızdan alınan veya deriye yapıştırılan östrojen bantlarıyla da etkili bir tedavi uygulanabilir.
Östrojen takviyesine rağmen yukarıda belirtilen libido azlığı, açıklanmayan yorgunluk, motivasyon eksikliği gibi şikayetler şikâyet söz konusuysa androjen etkili ilaçlar da tedaviye eklenmelidir.
Özetle; menopoz döneminde kadınlar bilinen sıkıntıların yanı sıra cinsel kaynaklı sıkıntılarını da büyük bir açıklıkla hekimleriyle paylaşmalı ve daha güzel ve kaliteli bir yaşam için elbirliği yapmalıdır.

MENOPOZDA HORMON TEDAVİSİ

     Tıp bilimindeki gelişmeler menopoz hastasının karşılaştığı problemlerin büyük bir kısmının estrojen eksikliğine bağlı olduğunu ortaya çıkarmıştır. Menopozda hormon tedavisinde de temel prensip kadında eksik olan hormonları dışarıdan karşılamaktır.  Menopozda hormon tedavisi 1960'lı yıllardan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. İlk başlarda eksik olan estrojen hormonu tek başına verilmiştir. Ancak daha sonra fizyolojiye uygun olması amacıyla estrojenin diğer bir kadınlık hormonu olan progesteronla birlikte verilmesinin faydaları ortaya çıkmıştır.

Hormon replasman tedavisinin yararları :
Ateş basması, uykusuzluk, sinirlilik gibi şikayetlerin giderilmesi
Estrojen tedavisi etkisini en hızlı şekilde sıcak basmalarında gösterir. Menopoz sıcak basması şikayeti olan hastaların %75'inde düzelme sağlar.  Ayrıca uyku bozukluklarını da düzeltir.
Menopoz döneminde ortay çıkan anksiyete, depresyon gibi sorunlarda da etkilidir.

Alt ürogenital sistemdeki olumsuz değişiklikleri önlemek
Bu dönemde kullanılan lokal veya sistemik estrojen; vaginal kuruluk, ilişkide ağrı hissi gibi vaginadan kaynaklanan problemleri ortadan kaldırır. Yine aynı şekilde alt idrar yollarında menopoz sonucu gelişen sık idrara çıkma, zor idrara çıkma, idrar kaçırma gibi şikayetlerde de düzelme sağlar.

Olumsuz cilt değişikliklerini azaltmak
Estrojen eksikliği sonucu cilde incelme ve kırışıklar artmaktadır. Cildte kuruma, incelme, saçlarda kuruma ve tırnak kırılmaları gibi şikayeler menopozla birlikte ortaya çıkmaktadır. Estrojen tedavisi ile bu şikayetler geriler.

Osteoporozun iyileştirilmesi
HRT ile osteoporozun durdurulduğu ve bazı olgularda da tedavi edildiği iyi bilinmektedir. 40 yaşlarında yaklaşık olarak yılda kemik kitlesinin % 0.5'ini kaybederken menopozla birlite bu kayıp %3-4 olmaktadır. Tedavi olunmassa 70 yaşına kadar kadın kemik kitlesinin %50'sini kaybedecektir. Bu kayıp kemik metobolizmasında rol oynayan estrojenin eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Menopozla berarber başlanan HRT ile kemik kaybı azaltımaktadır. HRT alan kadınklarda kemik kaybı sonucu olan kalça kırıkları % 50 daha az görülmektedir.

Menopozda Hormon tedavisi konusunda önceki yıllarda, hemen her kadına herhangi bir şikayeti olmasa da hormon verilmesinin farkedilmeyen pek çok faydası olduğu ve yaşam kalitesini ve yaşam süresini uzattığı düşünülmekteydi.
Ancak özellikle kalp damar hastalıkları konusunda yapılan çalışmalardan elde edilen veriler topluca değerlendirildiğinde; “herhangi bir şikayeti olmayan ve rahim ameliyatı geçirmemiş kadınlarda, sadece kalp hastalıklarına karşı koruma sağlamak amacıyla hormon replasman tedavisi vermenin getirdiği sağlık risklerinin, sağladığı yarardan daha fazla olduğu” ve sadece bu amaçla hormon replasman tedavisi verilmemesi gerektiği sonucu çıkmıştır.

Öte yandan ateş basması, terleme, mizaç değişikliği gibi yakınmaları olan semptomatik hastalarda hormon replasman tedavisinin kısa dönemdeki yararlı etkileri göz ardı edilemez.
Her kadın birbirinin aynısı olmadığı gibi gereksinimleri de farklıdır. Hormon replasman tedavisi açısından da durum farklı değildir. Sonuç olarak hormon replasman tedavileri hastaya özel şekilde kişiselleştirildiği ve yakın takip edildiği müddetçe hastaların medyaya yansıyan haberler nedeni ile huzursuz olmaları gereksizdir.

Hormon tedavisi kullanma şekilleri nelerdir?

Hormon yerine koyma tedavisi (HRT) değişik şekillerde uygulanabilmektedir.Öncelikle bazı soruların yanıtlanması gerekir.
Hormon kullanımı engelleyecek özel bir durum söz konusu mudur ?
Kişinin rahimi operasyonla alınmış mıdır ?
Seçilecek ilacın içeriğinde bulunan hormonlar kişide yan etki yapabilir mi?
Hasta tedavi sırasında adet görmek istiyor mu?
Bu soruların yanıtlanmasından sonra hekim kişi için en uygun olan tedavi şeklini ve ilacı seçer ve uygulamaya başlar. Hormon replasman tedavisi; ağızdan veya cilt üzerinden uygulanabilir.
Ağızdan kullanılan ilaçlarda hormonlar tablet içersinde ve barsaklardan emilecek şekilde düzenlenmiştir.
Kullanılan ilaçlar estrojen (E) ve progesteron (P) hormonunu içerirler.
Bu hormonlar tedavide tek başlarına veya birbirleri ile kombine bir şekilde kullanılabilirler.
Menopozun getirdiği istenmeyen etkileri önlemek için kullanılan esas hormon estrojendir. Ancak progesteron ilave edilmeden kullanılan estrojen rahim üzerinde hücreleri uyarıcı ve hatta kanser yapıcı bir etki gösterebilir. Bu nedenle rahimi alınmamış menopoz hastalarında estrojenin bu etkisini önlemek için progesteron hormonu da tedaviye mutlaka eklenir.

Estrojene progesteron ilavesi iki şekilde olabilir.
1) Aralıklı tedavi
2) Devamlı kombine tedavi

Tedavi boyunca hormonlar kesintisiz olarak veya kesintili olarak verilebilir.
Henüz tam olarak menopoza girmemiş kadınlarda vücutta bir miktar daha estrojen salgılandığı için 21 günlük ilaçlar da kullanılabilir. Bu ilaçlarda 21 günün sonunda aynı doğum kontrol haplarında olduğu gibi 7 gün ara verilir ve bu arada adet kanaması olur.
Bu tedavi metodunda hastalar düzenli olarak adet kanaması görürler. Bu tedavi şeklini genel olarak menopozun ilk yıllarında olan kadınlar için uygundur. Çünkü bu dönemde kadınlar genellikle adet kanaması görmek istemektedirler.
Devamlı tedavi protokolünde ise estrojen ve progesteron hergün aynı ve düşük dozlarda alınır. Bu yöntemde kadın ihtiyacı olan hormonu alırken adet kanaması görmez. Çünki hergün alınan progesteron hormonu rahim iç tabakasının kalınlaşmasını ve kanamasını engeller.
Menopozun üzerinden zaman geçen kadınlardaki uygulanan tedavidir. Bu dönemde artık kadın adet görmek istemez. Ancak genellikle bu tedavinin başlangıcında ( özellikle ilk aylarda) lekelenme tarzında adet kanamaları olabilmektedir. Bu konuda kişiye mutlaka bilgi verilmelidir.

KEMİK ERİMESİ (OSTEOPOROZ)

     En önemli sorunlardan biri olan kemik erimesi aslında 20 yaşından itibaren başlamakla birlikte, menopoz dönemine kadar görülen kayıp önemsizdir. Kadınlarda esas kayıp menopoz sonrası görülür. Bunun da temel sebebi kadınlık hormonu olan estrojen eksikliğidir.   Menopozdan sonra kemikte yılda % 1-1.5 oranında bir kayıp görülür. Menopozdan 20 yıl sonra ise % 30-40 oranında kayıp gerçekleşir. Bunun sonucunda boyda kısalma ve kırıklara eğilim görülür. Yapılan çalışmalarda 70 yaşındaki kadınların % 25'inde sırt veya bel kemiklerinde ve 90 yaşındaki kadınların % 20'sinde kalça kırığı olduğu saptanmıştır.

Osteoporoz ilerleyen yaşla birlikte artar ve özellikle kadınlarda erkeklere göre daha sık görülür. Genel vücut yapısı ince olanlarda, ailesindeki kemik erimesi veya kemik kırığı öyküsü ya da boyunda kısalma öyküsü bulunan kadınlarda, 45 yaşından önce kendiliğinden menopoza giren ya da ameliyatla yumurtalıkların alınması nedeniyle cerrahi menopoza giren kadınlarda kemik erimesi daha erken ve daha ağır görülür.

Osteoporoz en sık hangi kemikleri etkiler?
Osteoporoz en sık vücudun yükünü taşıyan omurları etkiler. Tüm osteoporozun %45-50'si omurlarda, %20'si kalçada (uyluk kemiğinin baş kısmında), %10-15'i el bileklerinde ve %20'si diğer kemiklerde görülür.

Bunun sonucunda özellikle ileri yaşlarda omurlardaki çökme kırıklarına bağlı olarak boyda kısalma olabileceği gibi (bir kadının ileri yaşlarda boyu 15-20 cm'ye kadar kısalabilir!), hafif düşmeler sonucunda ya da kendiliğinden, başta kalçada olmak üzere diğer kemiklerde hayatı tehdit eden kırıklar meydana gelebilir.

Bunun dışında uzun süre adet göremeyen bayanlarda, gıda ile kalsiyum alımı az olan kadınlarda (en önemli kalsiyum kaynakları süt ve süt ürünleridir), hareketsiz bir yaşam tarzı olanlarda, sigara içen, aşırı alkol kullanan kadınlarda, güneş ışığından ve dolayısıyla D vitamininden yoksun olanlarda, kortizon ve diğer bazı ilaçları kullanmak zorunda olanlarda ve başta hipertiroidi (tiroid hormonlarının yüksek olması) olmak üzere çeşitli hormonal hastalıkları olanlarda osteoporoz (kemik erimesi) riski yüksektir.

70 yaşın üzerinde olan kadınların %21'inde hiçbir belirti olmasa da radyolojik olarak gözlenir. Kalça kemiği kırıklarının riski menopozdan 10-15 yıl sonra artmaya başlar ve 85 yaşın üzerindeki kadının kalça kırığı geçirme riski %20'dir.

Üstelik bu kalça kırıklarının yaklaşık %15'i ilk üç ay içersinde ölümle sonuçlanacak kadar ağırdır.

Ayrıca ne yazık ki yine kalça kırığı geçiren ileri yaştaki bayanların % 30 kadarında kalıcı sakatlık gelişebilmektedir!.

Osteoporoz tanısı nasıl konur?
Klasik röntgen filmleriyle de kemik erimesinden şüphelenilebilir ancak bu yöntemle tanı koyulabilmesi için kemik kaybının en az % 40 civarında olması yani ileri düzeyde kemik erimesi olması gerekir. Bu da aslında tanı konulduğunda oldukça geç kalınmış demektir.

Günümüzde kemik erimesinin erken teşhis ve tedavi takibinde kullanılan en duyarlı ve uygun yöntem DEXA adı verilen tekniktir. DEXA yöntemiyle vücudun en hassas kemikleri olan uyluk başı bölgesi, omurlar ve kol kemiklerinin incelemesi yapılır ve hassas bir şekilde tanı konabilir.

DEXA raporunda "normal", "osteopeni" (hafif düzeyde kemik erimesi), "osteoporoz" ve "ileri derecede osteoporoz" şeklinde ifadeler kullanılabilir.
Ayrıca kemik erimesi tedavisi uygulanan kadınlarda tedavinin takibi açısından da belirli aralıklarla kemik ölçümleri yapılmalıdır.
Hiç bir şikayeti olmayan kadınlarda bile menopoza girdiklerinde bir kez ve daha sonra beşer yıllık aralıklarla kemik ölçümü önerilmektedir.

Kemik erimesinin tedavisi
Tedavinin temel amacı kırıkların oluşmasını engellemektir. Osteoporoz sürecinde kaybedilen kemiği tamamen geri getirmek aslında mümkün değildir. Ancak kemik erimesi bazı tedavilerle büyük oranda durdurulabilir. Bunun sonucunda ileri derecede osteoporoz olguları hariç, kırık oluşma riski de önemli derecede azalmış olur.

Östrojen tedavisinin süreci yavaşlattığı artık kesinlikle kanıtlanmıştır. Östrojen tedavisi alanlarda kol ve kalça kırıklarında %50-60 oranında azalma, beraberinde kalsiyum alımı da sağlandığında (kalsiyumdan zengin gıdalar alınması ve gerekli durumlarda ilaç şeklinde kalsiyum tedavisi) omurga kemiği kırıklarında %80'lik bir azalma beklenebilir.
Östrojen tedavisinin etkili olabilmesi için tedavi devam etmelidir. Tedavi bırakıldığında osteoporoz süreci tedaviden önceki şekliyle devam eder.

Kalsiyum emilimi yaşla birlikte azalır ve özellikle menopoz sonrası azalma daha belirgin olur. Kalsiyum dengesinin sağlanması osteoporoz engellenmesinde en önemli basamaklardan biridir. Ancak östrojenin az olduğu durumlarda kalsiyum ne kadar alınırsa alınsın etkili olmayabilir. Bu yüzden östrojen tedavisine ek olarak vücuda gıdalarla ya da ilaç verilmesi yoluyla günlük 1000 gram kalsiyum alınması önemlidir.
Östrojen tedavisinin sakıncalı olduğu durumlarda ise kalsitonin, raloksifen, alendronat, risedronat gibi doğrudan kemik erimesine yönelik ilaçlardan da yararlanılabilir. İlaç seçiminde doktorunuz size yol gösterecektir.

İlaç tedavisi dışında osteoporozun önlenmesi ya da ilerlemesinin durdurulması için yaşam tarzında da mutlaka bazı değişiklikler yapılmalıdır.
Bu arada sigara içiminin de kemik kaybını hızlandırdığı ve hatta menopoza girişi de hızlandırdığına dair bulgular vardır.
Günde en az 30 dakika olmak üzere, haftada 3 kez vücudu zorlamayan sporlar yapılması menopoz döneminde kemiğin mineral miktarını önemli ölçüde iyileştirir. Menopoz dönemindeki kadınlara günde 2-2.5 km. yürüyüş önerilmektedir.
Sigara ve alkol bırakılmalıdır. Dengeli bir diyetle yeterli kalsiyum alınması için gerekli değişiklikler yapılmalıdır.

Kemik kaybı menopozdan sonraki erken dönemlerde daha hızlı olduğu için tedaviye mümkün olduğunca erken başlamak gerekir.
Hormonal tedavi ile kemik kırıkları yaklaşık % 50 oranında azaltılabilmektedir. Tedaviye kalsiyum da eklendiğinde sırt ve bel kemiği kırıklarında % 80 oranında bir azalma saptanmıştır. Ayrıca 70 yaşın üzerindeki kadınlarda ve güneşin az olduğu bölgelerde yaşayanlarda tedaviye mutlaka D vitamini eklenmesi gerekir.

KALP VE DAMAR HASTALIKLARI

      Menopoz Döneminde Kalp ve Damar Hastalıkları İçin Ne Önerilmektedir ? Menopozda estrojen hormonunun azalması sonucunda, bu hormonun koruyucu etkisi ortadan kalkmakta ve kalp hastalıklarında belirgin artışlar görülmektedir. Birkaç yıl öncesine kadar kalp-damar hastalıklarından korunmak ve damar sertliği oluşumunu önlemek ve kalp krizi riskini azaltmak için estrojen (kadınlık hormonu) tedavileri önerilirken, son yıllarda yapılan büyük araştırmaların (WHI , One-million Women Study gibi) sonucunda bu tedavinin bu amaca yönelik faydalı olmadığı, hatta kalp hastalıklarından zarar görme oranını da arttırdığı görülmüştür.
Bugünkü bilgilerin ışığında; menopozda kalp-damar hastalıklarından korunmak için hormon tedavisi yerine kolesterolden fakir diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve düzenli egzersiz yapılmalı, bunlara rağmen kan yağlarında istenilen ideal düzeye erişilemediyse kolesterolu düşüren ilaçlar (statinler) kullanılmalıdır.